Erdoğan PAMUK


epamuk2001@yahoo.com
  Tüm Yazıları

GÖNÜL KAPISI

William Holman Hunt 18.yy’da yaşamış ünlü bir İngiliz ressamdır. Kâinatın Işığı adlı tablosu Londra Kraliyet Akademisinde sergilenmiştir. Bilge görünümlü bir adamı anlatan tablodaki figür, bir eliyle kapıyı vururken öteki eliyle içerden cevap bekler gibidir. Sergiye gelen ünlü bir sanat eleştirmeni,

  • Güzel bir tablo ama bahçe kapısını ve anlamını bir türlü kavrayamadım! Demiş ve devam etmiş;
  • Kapı açılmayacak galiba! Üstelik kapının tokmağını yapmayı da unutmuşsunuz?

Ressam Hunt yine bilgece cevabını verdi:

  • Bu kapı sıradan bir kapı değil! Gönül kapısıdır. Ancak içerden açılır ve tokmağa ihtiyacı yoktur.

Ben de derim ki kalp; hayatın, sevginin, ruhun, nefsin ve duygusal aklın merkezidir. Aşk kalbe dolunca adı gönül olur. Gönül terimini tam karşılayacak batı dillerinde söz yoktur. Örneğin Fransızca, gönül sözünü kalp ile karşılamaktadır.

Göz gönlün kapısıdır. Bizde bu yüzden gözden ırak olan gönülden de ırak olur.

İngiliz ressama misilleme olarak kendi kültürümüzden de bir örnek ressam vermek gerekir:

Aynüddevle Mevlana’yı resmetmek ister fakat başaramaz. Yaptığı hiçbir resim Mevlana’ya benzemediğinden fırçasını atar, kalemini kırar ve Mevlana’nın dizlerine kapanır.

Mevlana uzmanı hemşerim Mustafa Atalar dostum der ki

  • İranlı bir ressam tarafından 1960’larda yapılan ve kabul gören bu günkü sarıklı, sakallı, yeşil cübbeli ve biraz göbekli Mevlana kayıtlardaki tarife uymuyor.

Çünkü Mevlana’mız, Atalar dostum gibi 1.80 boylarında arık/zayıf ve zarif, yakışıklı, temiz sakallı, Türkî güzelliğe sahip biriydi. Asla şiş göbekli biri değildir. Öyle Mevlana uzmanı olmak da kolay değildir! Mevlana gibi çığlığı sınırları aşmış, Dostum herkesi;

“Ümitsizliğe düşme ümitler var!

Karanlığa sapma güneşler var!”

Dizeleriyle umutlara ve aydınlıklara çağırmış bir ilahi gönüller şairinin altı ciltlik Mesnevi’sinden Fi Hi Mafih’ine, Rubaileri’nden Divanı Kebir’ine, Ahmet Eflâki’nin Ariflerin menkıbelerine kadar okuyup hazmetmiş, bunları İmbik’ten damıtarak Umutlara ve Aydınlıklara Çağrı adlı kitaba dönüştürmüştür. Üstelik bu uğraşları Kültür Bakanlığında Genel Müdürlük, Sayıştay’da Daire Başkanlığı gibi kamu görevleriyle beraber yürütmüştür. Atalar dostum anlatmıştı.  Mevlana’nın Aynüddevle’nin teslimiyetine cevabı olarak:

  • Sen bizim suretimize değil siretimize/gidiş yolumuza bak! Diyesiymiş!

Mevlana’ya göre görünürdeki suretler, şekiller yok olup gider ama mana âlemi ebedidir. Aslında güzel bir kadına duyulan aşklar, sevgiler, muhabbetler de biz bilelim veya bilmeyelim, onun suretine, yani dış güzelliğine yönelik değildir. Bu dünyadaki görünen insanî sevgi ve sevgililer de O gizli Maşuk’un bir imtihanından ibarettir. Hakiki aşkın maşukunda suret yoktur… Öyleyse ey âşık, gerçek maşukun kim olduğunu iyice anla ve artık O’nu ara! Mevlana diyor ki:

İnsan suretle, şekille insan değildir. Parlak ve canlı gibi duran bir insan resminin canı eksiktir. “Yürü, sen de o nadir bulunan canı ve cevheri ara! Kalemler sureti övmezler. Kitaplar da insanın suretine, şekline dair özelliklerini değil âlim, erdemli, hünerli, âdil gibi kişiliğine ve siretine ait özellikleri yazarlar”

Gönül kapım açıktır çalmadan gir içeri” ne güzel sevgi davetidir. Güftesi Osman Sirkeci’ye ait bu meşhur şarkının terennüm edilmeyen sözlerini anımsatayım:

 “Gözüm kapalı bilerek sana yazılıyorum a penceresi aralı,

Her yerine bayılıyorum.

Kadehte şarap bittikçe,

Gece elveda dedikçe,

Gönül “geçer” dedikçe…

Beste İrfan Özbakır’a ait,  hüzzam makamında 1972 yılında yapılıp “hit”/gözde olmuş ama şiire pek çok şair “nazire” yazmıştır. Bu yüzden tabiri yerindeyse at izi it izine karışmıştır. Bülent Ersoy dahi şarkı sözlerine sahip çıkmıştır. “Behiye Aksoy Şarkı sözleri” kaydı bir başka sahiplik iddiası değil midir? Yine güfte’nin sahibi bilinen Osman Sirkeci’den devam edelim ama güfteye önem vermeyip, yazanın adını vermeden, şarkıyı okumaya geçen sanatçıları burada kınıyorum.

“Hatırlarsan eğer her damla yaşta

Bir bir o eski günleri

Saçlarına taktığım çiçekleri

Bir ömre değen güzellikleri”

*** Köşe Yazarlarımız İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesidir ve telif hakları İLESAM tarafından korunmaktadır. Köşe Yazarlarımızın yazıları izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz. İzin almadan yazıları kopyalayıp başka yerde yayınlayanlar, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunu kapsamında İLESAM'ın kendilerine açaçağı maddi tazminat davasını kabul etmiş sayılır.

 

 Okunma Sayısı : 1318

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 349935
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.