Eminim süregelen göç yazılarımız bu alanda büyük bir boşluğu dolduracak, tarihten günümüze kompakt/ tek parça olarak göç olayını bilgi temelinde sistemleştirip fikirleştirecektir. Çünkü tefrika, makale halinde yayınladığımız çalışmalarımız, oldukça yüksek eğitim ve kültür seviyesindeki okuyucumuzdan, anında tepki görmektedir.
Kimse ayranım kara demez! Biz de bu yüzden olumsuz tepkileri göz ardı ederken, dostlarımızın katkılarına ve çalışmalarımızı yönlendirme istemlerine sıcak bakıyoruz. Çünkü böylelikle yazılarımız daha diri, daha canlı ve daha samimi olmaktadır.
Bu defa Emekli Hava Kurmay Albay Salih Taşdelen komutanımız geçen yazı içeriği ve Müslüman göçleri üzerine bakınız neler diyor:
“İnsan Hakları İzleme Örgütünden Suudi Arabistan’a büyük suçlama: Binlerce Etiyopyalı göçmeni birkaç yıldır kendi yöntemleriyle yani makineli tüfek ve havan ateşiyle sınır dışı eden Suudi Arabistan; Yemenden ülkelerine dönmek isteyen Etiyopyalıları devamlı öldürüyor”
Yemen ellerinde Veysel Karanî ilahisi ve Yemen Türküsü ile iliklerimize kadar hissettiğimiz Yemen ülkesini ve göçlerini biraz daha açalım;
Yaklaşık 10 yıldır sürmekte olan Yemen iç savaşına “Osmanlı Yönetiminde Yemen” diye başlamak isterdim ama özet vermek zorundayım: İran destekli Zeydi/Husilerle Amerikan ve Suudi destekli Vehhabi/Selefileştirme etkisindeki kabilelerin yaptıkları iç savaştır diyeceğim de son kertede Kızıldeniz olayı ile savaş içeriden dışarıya taşmıştır. İsrail’in süregelen Gazze katliamına tepki gösteren Yemen Husilerini; İsrail’i açıkça destekleyen Amerikan ve İngilizlerin vurmasıyla dikkatler bir daha Yemen’e çevrilmiştir.
IOM/BM Uluslararası Göç Örgütü, Yemen’e başta Etiyopyalı olmak üzere 75 000 Afrikalının göç ettiğini, bu göçmenlerin hedefinin zengin Körfez ülkeleri olduğunu rapor etmiştir. Korkup tutuşan Suudi Arabistan ve petrol zengini Körfez ülkeleri haliyle bu göçleri durdurmak için harekete geçerek göçmenleri yok etmek istiyorlar. Yemendeki göçmenlere saldırı ve suikastları Birleşik Arap Emirliklerinin finanse ettiğini, BBC haberlerinden öğreniyoruz.
İnsan Haklarını İzleme Örgütü ise son raporunda üzücü olaylara ışık tutan şu açıklamalara da yer veriliyor: “Pakistan ülkesindeki 1,5 milyon Afganlıyı geri gönderiyor”
Rapor ve yayınlanan yorumlu yazıdan anlaşılan; “ümmetçilik ve entegrasyon masalları ise bir tek bizim Türkiye’de iş ve prim yapıyor. Çünkü her ülke kendi vatandaşlarını düşünüyor”
Çünkü göç olayı bir yer/mekân değişikliğinden ibaret değildir. Göç olayı göçmenleri olduğu kadar göç ettikleri yerde insanları da şüphesiz etkilemektedir. Bir kere daha vurgulayalım: Göç olayı HUKUK, EKONOMİ, SOSYOLOJİ, PSİKOLOJİ, EGİTİM ve KÜLTÜR değişim olayıdır.
Öyleyse biz niye böyle yapıyoruz? Ya da ne yapmalıyız? Göç ve göçmenleri siyasi malzeme yapmak yerine akıllı Batılıların, mesela Almanların yaptığı gibi yapamaz mıydık? Gelen bilgilere göre Almanya’da 6400 Suriyeli hekim yüksek maaşlarla istihdam edilmiş. Bu nitelikli doktorlar orada kabul görürken kim tutar bizimkileri? Doktora şiddet gibi münferit olayları bahane edip Suriyeli hekimlerden daha aşağı seviyeye düşüyorlar…
Demek istediğimiz Suriyeli, Afgan, Afrikalı gibi göçmenlerin niteliklisini gelişmiş ülkeler baş tacı ederken döküntüleri, ya da çapulcuları, biz yine de kibarca niteliksizlerini diyelim, Ülkemizde besliyoruz.
Dünyaya yayılan bu Afgan göçmenlerin sayısının son raporlarda üç milyonu aştığı bildiriliyor. Bunların ne kadarı ülkemizde acaba?
Ya da doğru soru “Ülkemizde son yıllarda yoğunlaşan ve hepimizi derinden etkileyen göçmen ve mültecilerin gerçek sayısını, 13, 15 ya da 17 milyon mu? Tespit ve açıklama ile başlanmalıdır. Cuma cami çıkışında samimi bir Müslüman vatandaşın komik ifadesiyle;
“Bu kadar milyon mülteci barındıran Türkiye iki milyoncuk Gazzeliyi tükürüğüyle besler be!”