Ethem GÜNEN


ethemgunen@hotmail.com
  Tüm Yazıları

ÜSKÜDAR LOKANTASI

Büyük şehirde öyle işsiz güçsüz dolaşamazsın. Kimse, kimseye bir dilim ekmek vermez. Büyükler boşuna söylememiş " işsiz güçsüz, avare insandan her şey beklenir" diye.

Ben, her gün gazetelerin iş ilanlarını okuyarak kendime uygun bir iş bulmaya çalışırken, o gün aldığım gazetede Bakanlıklarda yeni bir lokanta açılacağını her çeşit usta ve işçilere ihtiyaç olduğunu okudum. İş bulabilecektim belki de.

Açılacak restoran Bakanlıklarda, Doğan Gümüş'ün yanındaydı. Adı, Üsküdar Lokantası yeri bulduğumda iş için geldiğimi söyleyince, merdivenlerden aşağı salona inmem söylendi. Salonda, üç dört kişiyle konuşan adama yaklaşarak sıramı beklemeye başladım.

Lokanta, tren kompartımanı gibiydi. Ortada masa, çevresinde oturakları, çok uzun pırıl pırıl parlayan tezgahıyla, dayımın çalıştırdığı kahvehanenin beş on katı büyüklükteydi. Hayranlıkla sağı solu izlerken "Evet sen" sesiyle irkildim.

Esmer Bey, tanışma faslından sonra "Daha önce nerede çalıştın, ne işten anlarsın?" dedi. Ben de kasabada dayımın kahvehanesinde garsonluk yaptığımı ballandıra ballandıra anlatırken, adamın "Evladım burası self servis bir lokanta" demesiyle sustum.

Doğrusu, self servisin ne olduğunu bile bilmiyordum. Adam çaresizliğimi gözlerimden anlamış olacak ki, umutsuz bir şekilde kafasını sağa sola sallayarak "Peki, şöyle geç bakalım." Dedi. Bekleyen birkaç kişi ile de görüşme yaptıktan sonra, adının Kemal olduğunu öğrendiğimiz Bey "Evet arkadaşlar yarın sabah saat sekiz de hepiniz burada olacaksınız, şimdi gidebilirsiniz." dedi. Hayret! İşe alınmıştım ve de çok sevinçliydim.

Ertesi sabah iş yerine ulaştığımda, Kemal Bey salonu tanıtıp, herkesin nerede ne görev yapacağını söyleyerek, o bölüme gönderiyordu.Sıra bana gelince"Evladım sen şimdilik tezgahın ilk bölümü olan içeceklerin ve tatlıların bulunduğu kısımda çalışacaksın."dedi. Tezgahın arkasına geçip bana ait olan kısmı özenle temizleyerek pırıl pırıl yaptım.

Çalışma şartlarını anlatıp, alacağımız maaşları izah eden Kemal Bey, lokantanın cumartesi günü açılacağını, herkesin her zaman tıraşlı olarak işe geleceğini söyledi. Daha sonra da çalışırken giyeceğimiz külah ve önlükten ibaret olan malzemelerimizi dağıttı.

Lokantanın sahibi olan Tuğrul Bey sık sık salonda dolaşırdı. O gün, karşıdan beni epeyce izlemiş olacak ki işaretle yanına çağırarak önce adımı sonra da ısrarla daha önce ne iş yaptığımı sordu. Aslında öğretmen olduğumu ve istifa ettiğimi söylemek zorunda kaldım. Beyefendi, bu işin hiç de bana uygun olmadığını izah etmeye çalıştığında, kendisine çalışmak zorunda olduğumu izah edince, babacan bir ses tonu ile "Peki evladım, şimdilik bu bölümde devam et, sonra tekrar konuşuruz." dedi.

Cumartesi günü yüzlerce insanın katılımı ile lokantanın açılışı gerçekleşti. İnsanlar tepsilerini alıp, sıraya girerek yiyeceklerini alıyor ve tezgahın sonundaki kasalarda hesabı ödeyerek boş bir ter bulup oturuyorlardı. Yemeklerini bitirip kalkanların tepsileri görevli arkadaşlar tarafından toplanarak, masalar silinip temizleniyordu. İşte self servis buydu.

Salonda birçok ünlü insan varmış ama tabi ki ben tanıyamıyordum. Bu arada müşterilerin isteklerini yerine getirirken oldukça zorlanıyordum. Çünkü adını bir türlü aklımda tutamadığım ve hayatımda ilk defa gördüğüm çeşit çeşit tatlılar önümde sıralanmış bana bakıyorlardı. Ama bu işi ne pahasına olursa olsun öğrenmek zorunda olduğumu bilmiyorlardı.

Yeniden öğretmenliğe başlayana kadar bu yer benim ekmek kapımdı.

*** Köşe Yazarlarımız İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesidir ve telif hakları İLESAM tarafından korunmaktadır. Köşe Yazarlarımızın yazıları izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz. İzin almadan yazıları kopyalayıp başka yerde yayınlayanlar, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunu kapsamında İLESAM'ın kendilerine açaçağı maddi tazminat davasını kabul etmiş sayılır.


 Okunma Sayısı : 658

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 19165
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.